Bir Sanat Dalı Olarak Exlibris *
Prof. Dr. Sıtkı M. Erinç **

1960’lı yılların başlarında Brighton (İngiltere) Belediye Binası’nda eski kitaplar sergisi açılmıştı. İzlerini hâlâ bellegimde korudugum bu sergi, benim gördügüm ilk kitap sergisiydi, son da oldu. Gerek baskı, gerek kullanılan malzeme, gerekse kapak düzenleme ve ciltleriyle böylesine etkileyici bir koleksiyona bir daha, ne yazık ki rastlayamadım.

Bu sergiden bir diger kazancım da “Exlibris” sözcügü olmuştur. Vitrinlerdeki pek çok kitabın iç kapagına raptedilmiş, genellikle kartpostal büyüklügünde olan, kiminde Latince, kiminde İngilizce ya da başka dilden yazılı sözcükleri içeren bu ‘minyatür resimcikler’, kendi başlarına varlıklarıyla dikkatimi çekmişti.

Aradan otuz yılı aşkın bir zaman geçti. 6 - 16 Şubat 1996 tarihleri arasında, Anadolu Üniversitesi Kütüphanesi Sergi Salonu’nda bir Exlibris Sergisi açılacagı duyurusunu göresiye dek, bu sözcügü bildigimi de unutmuş oldugumu fark ettim.

Üstelik sergi, bir tanıdıgımın, yıllarca aynı egitim kurumunda birlikte çalıştıgım bir arkadaşımın sergisiydi. Hasip Pektaş’ın ...
Pektaş bir özgünbaskı sanatçısı. Gerek bu alanda, gerek fotograf sanatı kapsamında onun yaptıgı çalışmaları zaman zaman, heyecanla izlemişimdir. Fakat bu son sergisi, kanımca, pek çok nedenlerle üzerinde özellikle durulması gereken bir sergidir.

Ülkemizde pek az kişinin ilgi duydugu, hemen hemen Pektaş dışında hiç kimsenin profesyonel olarak ugraşmadıgı Exlibris’i yediden yetmişe tanıtıyor bu sergi. İnanıyorum ki, bundan sonra pek çok kişi, resimle, grafikle ve özgünbaskı ile ugraşan pek çok sanatçı Exlibris yapmaya özenecek ve yapacaktır da.

İkinci olarak koleksiyon kavramını getiriyor bu sergi. Koleksiyon özel bir ilgi alanıdır ve hem kişinin begeni düzeyini gösterir, hem de ilgilerinin yogunlaşma yönünü. Estetik objelere karşı duyulan biriktirme, toplama, derleme merakı, kişiyi estetik yeglemelerinde daha seçici kılar. En azından ilgi alanında daha seçici kılar.

Nihayet bu sergi, bir sanatçının salt satış için degil, fakat tanıtma, ögretme, kanıtlama için de ürünlerini, edinimlerini izleyicilerine sunabilicegini gösteriyor.

En azından bu üç nedenle genç sanatçımızı, Hasip Pektaş’ı kutlamak isterim. Kaldı ki Pektaş’ın exlibrislerindeki hem artistik, hem de teknik ustalık da ayrıca övgüye deger.

On yılı aşkın bir zamandır, böylesine nesnel çıkarlardan uzak bir alana gönül vermek, her “ben sanatçıyım” diyenin yapabilecegi bir iş olmasa gerek.

Exlibris, öncelikle bir işgörü adına yapılmış. Başlangıçta sanatsal bir niteliginin oldugu da söylenemez. Bir tür iyelik simgesi olarak işe koşulmuş öncelikle. Daha sonra, özellikle kıta Avrupasında, 15 - 16. yüzyıldan itibaren kimlik kazanmış. Latince’de “..... ın kitaplıgından, .....in kitaplıgından” anlamına gelen Exlibris, o günden bugüne gelesiye dek de, evrensel bir sözcük olarak tüm ülke dillerine geçmiştir.
Exlibris’in bu yalın işgörüsü dışına taşmasını belki de Albercht Dürer’e borçluyuz. Dürer’in sanatsal yetisi, bu küçük tanıtım kartlarını birer estetik obje haline getirir. Dürer’den sonra da günümüze de pek çok sanatçı bu yolla ürünler vermiş ve exlibris, bir araç olmanın dışında bir amaç haline de sokulmuştur.

Exlibrisin sırasında bir mühürmüş gibi, bir imzaymış gibi, ya da bir kanıt belgesi gibi algılanmaması onun, hem varlık koşullarını hem de işlevlerini degiştirmiştir dogal olarak.

Varlık koşullarını kısaca şöyle gösterebiliriz:
a) Kendi başına, bagımsız bir sanat yapıtı olmalıdır.
Exlibrislerin, klasik ya da çagdaş özgünbaskı tekniklerinden biriyle yapılmış olması gerekir. İster agaç, taş, metal ya da linolyum gibi baskılar, klasik baskılar kullanılsın, ister serigrafi, fotogravür ya da bilgisayar gibi çagdaş ..., mutlaka belli sayıda ve belli nitelikte üretilmiş olması bir zorunluluktur. Bundan sonraki çogaltmalar ancak reprodüksiyon degerini taşır.
Bir exlibrisin iki iyelik durumunu bir arada taşıması kaçınılmazdır. Biri sanatçısını, digeri de adına yapılanı imler. Bu iki ad, ister aynı alanda yer alsın, ister farklı, mutlaka kaligrafik bir nitelik taşımak durumundadır ki bu da o yapıta ikinci bir sanatsal sıfat yükler, yüklemelidir. Kaldı ki exlibrislerde her türlü yazımsal ifade de kullanılabilir. Bir özdeyiş, bir espri, bir dize vb ... Bunlarla içerik, sanatsal bir bütünlük göstermek durumundadır. Salt bu varlık koşulu nedeni ile bir exlibris, tıpkı bir resim gibi, bir özgünbaskı gibi, tek başına (kitapsız olarak) sergilenebilir.

b) Ontik bütünlügü ve tamamlanmışlıgı açısından sanatçısının adını taşımalıdır. Bu ad, kuru bir sözcük olarak kabul edilemez, ya da bir imza olarak... Sanatçısının hem teknik becerisini, hem artistik yetisini, hem de üslubunu simgeler. Yani bir “kişilik” göstergesi olmak durumundadır da.

c) Exlibris, kimin kitabını, kimin kitaplıgını tanımlıyorsa onun kimi özelligini de imlemek durumundadır. Begenisinden, kişisel özelliklerine, farklı statü kimliklerine kadar bir şeyi, bir şeyleri imleyebilir. Bu nedenledir ki sanatçı ile kitap sahibi arasında şu ya da bu yolla bir ilişki kurulmuş bulunması zorunluluktur diye düşünülebilir.

d) Her bir exlibris, evrensel baskı simgelerini de taşımalıdır. Tıpkı özgünbaskıda oldugu gibi, hem kaç adet basıldıgını, kaçıncı basım oldugunu ve eldeki o exlibrisin, o baskının kaçıncısı oldugunu göstermeli, hem de baskı türü kodlanmış bulunmalıdır.

Exlibrisin işlevini de özetle şöyle göstermek, herhalde çok hatalı olmaz:
a) Alıcısında bir estetik kaygı uyandırmalıdır. İçinde bulundugu kitapla bütünleşmesine karşın kendi varlıgını, bir sanat yapıtı olarak alıcısına empoze edebilmelidir. Alıcıda, bagımsız bir “begeni” durumu ya da “güzel” kavramı oluşturabilmelidir.

b) Alıcısında, Aristotales’in dedigi gibi, “bir yapıt ne büyük olmalı, ne de küçük” tanımlamasındaki boyut düşüncesine, bütünlük açısından yanıt getirebilmelidir. Resim sanatında tekrar moda olmuş gibi gözüken “iri” yapıtların etkisini, kendi “küçük” nitelikleriyle verebilmelidir.

c) Yazın sanatı ile resim sanatının birlikteligini, yine resim sanatı ile grafik sanatının içiçeligini tanımlayarak alıcıda sanatın bütünlügü kavramını oluşturabilmelidir.
Exlibris, kısaca deginilen varlık ve işgörü koşulları nedini iledir ki yöresel, hatta kişisel niteliklerinin yogunluguna karşın evrensel bir begeni objesi olmuş ve sanatseverlerde biriktirme, toplama, koleksiyon yapma arzusu yaratmıştır.
Yukarıda deginilen Hasip Pektaş’ın sergisi, izleyicilere hem exlibris örneklerini tanıtmakta, hem de koleksiyon arzusunu vermektedir. Dünyanın dörtbiryanından toplanmış exlibrisler de serginin başka bir boyutunu oluşturmaktadır.

“Sanatçı, toplumun önündedir, topluma yön verir” gibi deyişlerin bir “söz kalabalıgı” olmaktan öte geçtigini bu sergi ile hissettirmek sanat adına, sanatçı adına farklı bir güven ve kıvanç duygusu yaratıyor.

* Bu yazı, Anadolu Ünv. Güzel Sanatlar Fak. Yayınlarından "Anadolu Sanat" dergisinin 5. sayısından alınmıştır.
** Prof. Dr. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Ögretim Üyesi

Exlibris Ustası Hasip Pektaş*
Prof. Dr. Sıtkı M. Erinç **

Yaklaşık son on yıldır Türk sanat yaşamında farklı bir etkinligin önderligini yapıyor Hasip Pektaş. Sanatsal ve kültürel ortamda fazla bir yeri bulunmayan, pek azımızın sözcük olarak bellegimizin köşesinde kaldıgını fark ettigimiz Exlibris, Pektaş sayesinde gün yüzüne çıkmış, çıkabilmiş gibidir.

Sadece ülkemizde yeni bir sanat dalına can vermekle kalmayan, aynı zamanda uluslararası etkinliklerde hem ulusumuzun adını, hem de kendi adını, son derece başarılı bir şekilde duyuran Pektaş, inanıyorum ki, nice zamandır, Exlibris kolleksiyoncuları için de aranan bir imza olmuştur.

Exlibris, üretildigi ilk dönemdeki işlevini tamamen yitirmiş olmasına karşın, varlıgının ret edilemez gücü ve hatta bu varlıgın gösterişsiz görkemi ona, yeni işgörüler yüklemiş ve yine ayakta kalmasını olanaklı kılmıştır.

Exlibrisleri ayakta tutan, onlardaki fantastik gerçekliktir ki bu niteligi, sanatçısına da farklı bir sorumluluk yüklemektedir ister istemez. Örnegin, Pektaş’ın 1997’lerde yaptıgı “Exlibris Hüseyin Hüsnü Tekışık”, bakılır, hatta temaşa edilir bir resim degildir, bundan fazladır, okunur, içinde turlanır bir yapıttır. Okuyabilmek için de, hem Tekışık’ı bilmek, tanımak, hem de resim dilini ögrenmiş olmak gerekir. Ancak bundan sonra hem düşümüz, düş gücümüz devreye girer, hem de sanatçının teknik gücü, kültürel boyutu...

Bu resimler artık satılık degildir (keşke olsa). Bu resimler, resim olarak anılmaz (iyi ki). Bunlar, boyutlarının üzerine taşan, benzer resimlerden pek çok nedenle ayrıcalık gösteren birer yapıttır ve bu farklılıkları ‘Exlibris’ adı tanımlar ve sergiler.

Hasip Pektaş’ın Prens Takahito Mikasa için 1998 yılında yapmış oldugu Exlibris, gerçeküstü bir espri içinde, kök salmış ulu çınarların evrenselllik adına neyi imledigini, adeta tek bir lekeyle ortaya çıkarabilmektedir. Bunu sayın Prens hak eder mi bilemem ama, Hasip Pektaş böylesine bir anlam yükünü, böylesine yalın bir şiirsellikle ortaya koydugu için pek çok övgüyü hak eder.

Sanatçı, sadece Exlibris üretmekle yetinmedigini, onun tarihi ve kuramsal yönüne de gönül verdigini yaptıgı pek çok çalışmayla ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu konuda bir kitabı, sayılamayacak kadar çok konferansı ve makalesi oldugunu da özellikle belirtmek gerekir kanısındayım.

Ankara Exlibris Dernegi kurucu üyesi olan Pektaş, 1996 yılında yapılan üçüncü İtalya-Türkiye Exlibris Bienali’nde de birincilik ödülünü ülkemize getirmiştir. Bu ödül, böylesine yeni bir alanda ilk ödül oldugu için ne kadar kıvanç duysak yeridir diye düşünüyorum.

Resim sanatında büyük boyutların pek ragbette oldugu günümüzde, küçük alanları böylesine derinlemesine kullanabilmek, sadece sanatçının degil, aynı zamanda alıcısının da düş gücünü daha zenginleştirmekte, anlatım dilini daha yogunlaştırmaktadır. Bu bakımdan da Pektaş’ın egittigi gençlerin, genç sanatçı adaylarının hocalarına gönül borcu olduguna inanıyorum.

Daha başarılı bir gelecekten emin olarak sayın Hasip Pektaş’ı bir kez daha içtenlikle kutlamak isterim.

* Hasip Pektaş İstanbul Emlakbank Sanat Galerisi'ndeki Exlibris Sergisi Katalogundan alınmıştır. (1999)
** Prof. Dr. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Ögretim Üyesi

Basında Hasip Pektaş:

“...bizler, her şeyden önce kitap tutkunları, bir ex libris edinmeliyiz. Sonra bir üzüntüyle ‘bir ex librisim bile yok!’ demek zorunda kalmamak için degil, bu sanat dalına Hasip Pektaş gibigönül vermiş, umut baglamış sanatçıların umutlarını boşa çıkarmamak için, kültürel birikimimizi bu yolla da toplumla paylaşmak için...”
Hikmet Altınkaynak, Finansal Forum, Weekend, 15 Şubat 1997.

“...Grafik Sanatçısı Hasip Pektaş, uygulamakla kalmayıp arşiviniyapmakta oldugu ‘Exlibris’ olgusunun tanıtımı yönünde çaba gösteriyor. Kitap okuma ve edinme kültürünün cılız boyutları henüz aşmadıgı ülkemizd, bu olgunun yaygınlaşması için belki daha uzun bir zamana ihtiyaç var, ama birçok kişinin telaffuzda zorlandıgı Exlibris, hiç degilse şimdilik küçük bir okur azınlıgıtarafındansıck bir ilgiye tanıklık etmekten de geri kalmıyor. Pektaş’ın kısa bir süre önce piyasaya çıkan kitabının (Yapı KrediY.)da, bu ilgiyi olumlu yönde etkileyecegi umulabilir.”
Kaya Özsezgin, Milliyet Sanat Dergisi, 1 Nisan 1997, Sayı:405, s.46.

“Resimsel anlam boyutlarının sınırlarında, araştırıcı kişiligi ileişlevsel sonuçlara ulaşmış, özgün, deneysel etkinliklerle derinligi bulmuş genç bir sanatçı Hasip Pektaş. Yaşamın ritmini, boyanın ritmiyle yansıtan çok yönlü bir ressam. Fotograf, grafik, özgün baskı alanlarında etkinleştiriyor ugraşlarını...”
İbrahim Karaoglu, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Eylül 1993.

“İngilizcede ‘Bookplate’ denilen, benim ‘kitabın tapusu’ diye niteledigim Exlibris, bir ‘şövalye’ gibi çalışangrafik sanatçısı Doç. Hasip Pektaş’ın gayretleriyle bizde de tanınmaya başladı.”
“...Bugüne kadar suluboya, yaglıboya resim yapan, özgün baskılarıyla dikkat çeken, sergiler açıp ödüller alan Pektaş için Exlibris, hem yapıyor hem biriktiriyor. ‘Böyle ufak tefek işlerle ne ugraşıyorsun’ diye küçümseyenlere aldırmıyor.”
Şefik Kahramankaptan, Art Dekor, Şubat 1997, s. 136.

“...Ama Türkiye’de Exlibris denince akla ilk gelen isim Hasip Pektaş’dır. Hasip Pektaş, sanatçı-ögretim üyesi kimligi ile Türkiye’de Exlibris’in tanınıp yaygınlaşması için mücadel veren ve sürekli üreten bir sanatçı. Birçok uluslararası yarışmada Türkiye’yi temsil etmiş ve ödül kazanmış olmasının yanısıra Exlibris konusunda yazmış oldugu kitapla da biliniyor.”
Sema Ilgaz Temel, Sanatsal Mozaik, Mayıs 1997, Sayı:21, s.58.

"Türkiye'de Exlibris'in öyküsü daha yeni yeni yazılıyor. Hasip Pektaş'ın öncülügünde yoluna devam eden bu küçük yapıtlar kitapseverler ile koleksiyoncuları yakından ilgilendiriyor.

...Belki de Hasip Pektaş'ın 1984 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde görüp ilgilendigi yarışma ilanı olmasaydı, tasarım ve sanatın bileşiminde gerçekleşen bu küçük yapıtlar kütüphane raflarına dizilen eski kitapların içinde rahat uykularına devam edecekti. Bir kez daha hayat, içinde gizledigi sırlarını ilginç rastlantılarla ortaya çıkardı. Pektaş'ın sanat yaşamı, bir anda gazete satırları arasına sıkışan kelimelerle exlibrisin çizdigi yollara dogru rotasını çevirdi. 1984 yılından beri exlibrisi hem ritmik hem de teorik olarak uygulamaya ve tanıtmaya çalışıyor Hasip Pektaş. Exlibrisin, sevgi gibi paylaştıkça biriktigine, saglamlaştıgına ve çogaldıgına olan inancını, dernegin ruhuna taşıdı. Onunla birlikte yola çıkanların sayısı on kişiydi. Ankara Exlibris Dernegi'nin bugünkü sayısı yüze yaklaştı.
Dilek Şener, Milliyet Sanat Dergisi, 15 Temmuz 2001, Sayı: 508, Sayfa: 62-63.